Günay Demirbağ
Türk pop müziğinin en duru ve en içten seslerinden Demet Sağıroğlu, yıllara meydan okuyan şarkıları ve sahnedeki zarafetiyle yeniden dinleyicisiyle buluşmaya hazırlanıyor. “Arnavut Kaldırımı”, “Papatya Falları” ve “Savruldum” gibi bir kuşağın hafızasına kazınmış şarkılarıyla duygulara tercüman olan Sağıroğlu, 27 Kasım akşamı CSO Ada Ankara’da vereceği konser öncesi müziğin bugünkü dönüşümünü, 90’ların özlenen sıcaklığını ve “kalbiyle konuşarak şarkı söylemek” fikrinin kendisi için ne ifade ettiğini anlattı. Biz de Sağıroğlu’yla samimiyetin hâlâ en güçlü bağ olduğuna inanan bir sanatçının dünyasına yakından baktık
Türkiye’de pop müziğin evriminde önemli bir yeriniz var. 90’lardaki müzik sahnesiyle bugünü karşılaştırmanızı istesem neler söylersiniz bize?
– 90’lar müziğinde daha çok hikâye, duygu ve özen vardı. Belki de o yüzden hâlâ hatırlanıyor. Bugün ise hız çağının içindeyiz; her şey daha çabuk tüketiliyor ama aynı hızla da unutuluyor. Fakat şunu da söylemeliyim ki, teknoloji sayesinde müzik yapmak ve dinleyiciyle buluşmak çok daha demokratik hâle geldi. Yine de, o dönemin sıcaklığını, emek kokan stüdyo kayıtlarını, besteci-söz yazarı birlikteliğini hâlâ özlüyorum.
“Arnavut Kaldırımı”, “Papatya Falları” gibi hafızalara kazınmış şarkılarınız hâlâ dillerde. Sizce bir şarkıyı zamanın ötesine taşıyan şey nedir?
– Samimiyet. İnsan kalbine dokunan bir duyguyu yalın ve dürüst şekilde anlatmak. Şarkının melodisiyle sözü arasında sihirli bir uyum olmalı. O şarkı, dinleyenin hayatındaki bir an’a, bir hatıraya, bir duygusal doruğa eşlik etti mi, işte o zaman zamansız oluyor.
CSO Ada’da konseriniz için “iz bırakan şarkılar” tanımı kullanılmış haklı olarak. Müzik dünyasında bu derece güncelliğini koruyan “iz” bırakan eserlerinizin bir formülü var mı?
Bir formülü yok aslında. Ama inanarak söylediğiniz, yaşadığınız duyguyu samimiyetle taşıdığınız her eser iz bırakır diye düşünüyorum. Şarkılarımın birçoğu benim kendi hayatımdan da izler taşıyor. Hal böyle olunca dinleyici de kendinden bir şey buluyor belki de.
Yıllar içerisinde moda, sanat vs hep geçmişe dönerek tekrarlardan yenilikler yaşıyor. ‘90’lı yılların pop müziğinin popülerliği gibi dönem de gelecekte olabilir mi?
-Kesinlikle olabilir. Zaten o nostalji rüzgârının geldiğini hissediyorum. Dünya yoruldukça, insanlar daha içi dolu, duygusu olan şarkılara , dönemlere dönmek isteyebilir. 90’lar, sadece bir dönem değil; bir müzik anlayışıydı. Hikâyesi olan, sözleri özenle yazılmış, gerçek orkestrayla kaydedilmiş şarkılar… Bu zihniyetin geri dönüşü her zaman mümkün.
Bugüne kadar sizi en çok etkileyen albüm süreci ya da şarkı hangisiydi? O döneme dönsek neler hissederdiniz?
-Yazdığım, bestelediğim her şarkı benim bir parçam, hepsi değerli. İlla bir örnek istiyorsanız “Savruldum” o özel süreçlerden biriydi. Stüdyoda kayıt sırasında hissettiğim heyecan hâlâ içimde. Yeniden o günlere dönsem sanırım yine aynı adanmışlıkla çalışır, her notayı tekrar tekrar hissederdim. O dönemlerde şarkılar doğan bir çocuk gibiydi; üstüne titrerdik.
Yeni çalışmalarınız ve projeleriniz var mı?
-Evet, var. Yakında bir düet geliyor. Amerika’ya gitmeden önce yazdığım Cem Adrian’la söylediğimiz “Bir gün gideceğim buradan” isimli zamansız bir şarkı. Aynı zamanda geçmişten bugüne şarkılarımı yeniden yorumladığım özel bir projeyle ilgili hazırlıklar da sürüyor. Sahnede de sürprizlerim var; canlı kaydedilecek özel bir repertuvar peşindeyim.
Şarkı yazım sürecinizi nasıl tanımlarsınız? Önce söz mü gelir, melodi mi? İlham kaynaklarınız nelerdir?
–Bazen melodiyi mırıldanarak başlarım, bazen kelimeler kendi duygusuyla gelir. İlham çoğunlukla hislerimden, doğadan, bir yürüyüşten, bir insan yüzünden ya da bir bakıştan bile gelebilir. Kalbimin hiç konuşmadığı bir şarkı yazmadım diyebilirim.
Müzik dışında sizi besleyen başka sanat dalları var mı? Sosyal sorumluk projelerinde yer alıyor musunuz?
–Resim, edebiyat ve seramik benim için çok besleyici. Özellikle modern şiiri çok severim. Sosyal sorumluluk anlamında da yıllardır kadın hakları, çocuk istismarı ve doğa projelerine destek vermeye çalışıyorum. Müzik de aslında bir iyileştirme alanı; elimden geldiğince katkıda bulunuyorum.
Kariyeriniz boyunca ‘keşke şunu da yapsaydım’ dediğiniz bir şey oldu mu?
–Belki daha çok beste yayınlayabilirdim. Hâlâ çekmecemde bekleyen şarkılarım var. Ama hayat da bir akış, her şeyin doğru zamanına inanıyorum. Ne zaman kalbim ‘şimdi’ derse, o zaman paylaşıyorum.
Bestelerken sizi en çok etkileyen şarkınız hangisi?
–Dediğim gibi tüm şarkılarım benim için özeldir. Kiminin sözü, kiminin bestesi. Hem melodik olarak hem sözleri itibarıyla içime en çok sinen şarkılarımı paylaşırım dinleyicimle. İçinde hüzün, yolculuk, ümit ve nostalji olan şarkılar bana dokunur ve onları yayınlarım.
Kendiniz birkaç kelime ile tarif etmek isteseniz, hangi kelimelere size uygundur?
– Kendini tarif etmek zor. Methetmek gibi olacak ama İyi yönlerimi söyleyeyim o zaman. Kırılgan ama güçlü, zarif ama tuttuğunu koparan, açık konuşan, erdemli olmaya önem veren samimi ve duygulu. Ve belki en çok, “kalbiyle konuşan, söyleyen bir kadın” diyebilirim kendime.