Miu Miu, Women’s Tales adlı prestijli kısa film serisi, Fransız yönetmen Alice Diop’un çektiği 30. özel yapımı. Diop’un Fragments for Venus adlı filmi, siyahi kadın bedeninin Batı sanatındaki temsiline dair güçlü, şiirsel ve politik bir keşfe dönüşüyor.
Bir Müzede Başlayan Yolculuk
Film, bir siyahi kadının müzede ağır ağır dolaşmasıyla başlıyor. Kadın her tabloyu dikkatle inceliyor; bakışlarında bir şey arayan, geçmişin izlerini süren bir hâl var. Arka planda yükselen anlatıcı sesi, eserlerin isimlerini, içeriklerini ve tarihsel bağlamlarını dile getiriyor. Bu anlatı, Batı sanatının tarih boyunca siyahi kadın bedenine nasıl baktığını, onu nasıl nesneleştirdiğini gözler önüne seriyor.
Brooklyn Sokaklarında Yeni Bir Güzellik
Aynı anda, başka bir siyahi kadın Brooklyn’in canlı sokaklarında yürüyor. Çevresindeki siyahi kadınlara hayranlıkla bakıyor; onların duruşlarında, tarzlarında, özgüvenlerinde yeni bir çağın Venüs’lerini görüyor. Bu çift anlatım, geçmişin temsillerini bugünün öznel bakışıyla karşı karşıya getiriyor.
Şiirden Sinemaya: İlham Kaynağı Robin Coste Lewis
Diop, bu etkileyici kısa filmi Amerikalı şair Robin Coste Lewis’in 2015 tarihli ödüllü şiir kitabı Voyage of the Sable Venus’tan esinle kurgulamış. Şiirin başlığı, köle ticareti döneminde Batı Hint Adaları’na gönderilen siyahi kadınlara gönderme yaparken, eserin merkezindeki bölüm; müze katalogları, eser başlıkları ve sergi açıklamaları üzerinden siyahi kadınların Batı sanatında nasıl temsil edildiğini belgeliyor.
Lewis’in şiiriyle, arkadaşı ve çevirmeni Nicholas Elliott sayesinde tanışan Diop, şiirin kendisinde derin bir sorgulama ve yaratma isteği uyandırdığını söylüyor.
New York’tan Paris’e: Siyahi Kadınlık Üzerine Bir Düşünce Alanı
Fragments for Venus, Alice Diop’un sadece sanatsal değil, kişisel bir yolculuğunun da ürünü. Amerika’da geçirdiği zaman —özellikle Harvard Üniversitesi’nde ders verdiği dönem— onun siyahi ve Fransız bir kadın olarak kendi kimliğini yeniden düşünmesini sağlamış. Bu film, aynı zamanda Robin Coste Lewis, Claudia Rankine ve Saidiya Hartman gibi siyahi Amerikalı düşünür ve sanatçılara bir “sinemasal jest” ve “saygı duruşu” olarak da okunabilir.
Diop’un ifadesiyle film, hem “bir kendini kutlama hali” hem de “iyileştirici bir jest”. New York sokaklarında siyahi kadınların varlığını görmek, ona kendi varlığını da hissettirmiş.
Sakin ama Politik Bir Duruş
Sadece 21 dakikalık bir kısa film olmasına rağmen, Diop Fragments for Venus’ü “Uzun metrajlı filmim Saint Omer kadar önemli” sözleriyle tanımlıyor. Filmin sakin ve şiirsel temposu, onun gözünde güçlü bir politik duruşa karşılık geliyor.
1970’lerden bu yana feminist film kuramının merkezinde yer alan “bakışa bakmak” meselesi, Diop’un kamerasında yeni bir boyut kazanıyor. Yönetmen, “Biz siyahi insanlar resim tarihinden geliyoruz. Ama bu tarihte ya marjinalleştirildik ya da nesneleştirildik,” diyerek sinemasal bir yüzleşmeye çağırıyor izleyiciyi.
Audre Lorde’un Sesiyle Kapanış
Filmin finali, Meshell Ndegeocello’nun Thus Sayeth the Lorde adlı parçasıyla çarpıcı bir şekilde kapanıyor. Bu slam şiir tarzındaki şarkı, siyahi, lezbiyen, sosyalist, anne, savaşçı ve şair Audre Lorde’un fikirlerini bir ilahiye dönüştürüyor. Lorde’un sesi, siyahi kadınların tarihsel direnişini bugünün mücadelesine taşıyor.
“Bu Film, Şu An Yapılması Gereken Bir İş”
Alice Diop, dünyanın birçok yerinde yükselen otoriterlik, ırkçılık ve bağnazlık ortamına dikkat çekerek, bu filmin zamanlamasının tesadüf olmadığını söylüyor:
“Bu, tam da şu anda yapılması gereken bir film.”
Fragments for Venus, sadece sanat tarihine değil, bugüne ve geleceğe de bir bakış sunuyor. Siyahi kadınların temsilini merkezine alan bu kısa film, hem görsel hem duygusal hem de düşünsel açıdan çarpıcı bir deneyim sunuyor.
Alice Diop’tan Kadınlara Sinemasal Bir Saygı Duruşu: Fragments for Venus